5 Kasım 2012 Pazartesi

Mobilya Tarihi


Geçmişten Günümüze Mobilya Üretimi ve Sanatı
Mobilya tarih boyunca çeşitli nedenlerden dolayı hep var olmuştur. Bunun en açık nedenlerinden ilki, fonksiyonel olması ve uygulanabildiğinde fayda getirmesidir. Sandalyeler; üzerine oturmak için, masalar; üzerine bazı materyallerin konulabilmesi için, yataklar ve kanepeler; üzerinde dinlenmek için sandık ve gardıroplar ise içerisine eşyaların konulması için tasarlanmıştır.

Tarihçiler dahi bir kişinin veya toplumun sosyal statüsünün belirlenmesinde kullandıkları mobilyanın çok önemli bir rolü olduğu konusunda görüş birliğine varmışlardır. Konfor ve uygulanabilirlik daima güzellik ve şekilselliğin arkasında kalmıştır. Sadece bu son yüzyıl içerisinde, teknoloji daha önceki kullanılmış olan materyaller üzerinde dahi yeni bir tasarım tekniği yapması konusunda belirgin bir etkiye sahiptir. Herkes kendi favori mobilyasınıbu şekilde oluşturabilir. Üstelik tercihinizi fonksiyon, konfor, üretim içerisindeki zanaatçı ruh estetiği, fiyat etiketi ya da bunların hepsinin bir kombinasyonunun ortaya koyduğu bir ölçüte göre belirleyebilirsiniz. Bu araştırmamızda ortaya konan bu mobilya tarihi ile geçmişten günümüze mobilya üretimi ve sanatı ile halen kullandığınız mobilyanızı değerlendirmeniz hususunda sizlere temel bir yardım sağlanması amaçlanmaktadır.
ESKİ ÇAĞDA MOBİLYA
Eski Mısır, Batı Asya, Yunanistan, Roma ve tarih öncesi çağlardan kalma çok az sayıda mobilya örneği mevcuttur. Çünkü; bunların sadece bir kısmı varlığını devam ettirebilmiştir. Yalnızca kral ve yüksek rütbeli kişilerin mezarlarında muhafaza edilenler sağlam kalmıştır. Bu çağda mobilya yapımında, akasya, firavun inciri (kaktüs), ılgın- tamariks gibi malzemeleri kapsayan doğal ağaç türleri kullanılmıştır. Bunların yanı sıra, sedir, selvi, karaardıç ve abanoz gibi kullanılan bazı ağaç türleri de mevcuttur. Kullanılan diğer materyaller, dolgu için taş, fil dişi , altın ve değerli bazı metalleri içermekteydi. Çapraz kapanma özelliği ile tasarlanmış iskemleler, günümüzde dahi popülerdir. Aşağıda gösterilen resim, Howard Carter tarafından 1922′de keşfedilen Tutankhamun krallığının altın tahtıdır. (Resim 1)
(Kaynak: Kore Müzesi, Edward Lucie-Smith, Oxford Üniversitesi Yayınları, New York ve Toronto, 1979).
ORTA ÇAĞDA MOBİLYA
Orta çağın mobilya karakteri, nomadik (göçebe) bir kültürün yansımalarını taşımaktadır. Toprak sahibi zenginler asla tek bir yerde uzun süre yaşamazlardı. Geniş hacimli ev eşyalarının bulunduğu malikaneleri arasında sürekli seyahat ederler idi. Malikane sahiplerinin taşınırken arkasına bıraktıkları bir eşya olursa, o ya sabit demirbaş bir eşya ya da hırsızları caydırmak için hareket ettirilmesi zor çok geniş hacimli eşyalar olurdu. Mobilyalar taşınabilir bir şekilde tasarlanır ve montaj edilen parçaları tekrar birbirinden ayrılarak taşınması sağlanırdı. En yaygın ev eşyasını başını sandıklar çekiyordu. Bunlar taşınan eşyaların içine konmasında kullanılıyordu. Yeni ikametgah yerinde sandık açılıyor ve içerisindeki eşyalar tekrar bir araya getiriliyor ve içerisine başka eşyalar konuyordu. Üç ayaklı sandalyeler, ayaklı masalar ve oturma sıraları oldukça popülerdi. Marangozluk yöntemleri zıvana, zıvana dili, sandık ve çekmecede köşe bağının dişlerini ve yiv bağlantılarını (eklemelerini) içermekteydi. Bu çağda kullanılan başlıca mobilya materyalleri çoğunlukla meşeydi fakat çam ağacı da yaygın olarak kullanılırdı. Dagobert tahtı, M.S yaklaşık yedinci yüzyıl, X-frame( çapraz çerçeve) tasarımı.(Resim 2)
(Kaynak: Edward Lucie-Smith, Oxford Üniversitesi Yayınları, New York ve Toronto, 1979)
1500 - 1600 YILLARI ARASINDA MOBİLYA
16. Yüzyılda mobilya yapımında önemli değişiklikler meydana geldi. Panel ve çerçeve tasarımlar; taşınma kolaylığı sağlayan hafif mobilyalarda kullanılmaya başlandı. Bu; tornacıların ve marangozların metotsal olarak ayrılmalarına neden oldu ve bir marangoz esnaf loncası kaliteli mobilya üretim standartlarını ortaya koydu. Meşenin kullanımı hala sürdürülüyor fakat, ince taneli bir özellik taşıdığından dolayı oyması daha kolay olan ceviz ağacı bu yüzyılın sonlarına doğru meşe ağacının yerini almaya başlıyordu. Oymacılık mobilya dekorasyonunda oymacılık geniş çapta tercih edilen bir metot haline dönüşüyordu. Üstelik bu yüzyılın sonlarına doğru çekmeceli sandıklar ve döşeme mobilyalar tasarlanmaya başlanıyordu. 16. Yüzyılda yapılmış tente bir yatak. (Resim 3) Tüylü hayvan derisi üzerindeki süslere ve özenle oyulmuş karyola başına dikkat ediniz. Genellikle, yatak takımı ve kumaşların mobilyanın kendisinden daha değerli olduğu düşünülür. Skara Brae’de bulunan tarih öncesi taş evi, Tezgahlar ve uyuma bölümleri kısmı. (Resim 3)
Kaynak: Edward Lucie-Smith, Oxford Üniversitesi Yayınları, New York ve Toronto, 1979
1600 - 1700 YILLARI ARASINDA MOBİLYA
17. yüzyılın mobilyalarının çoğu, 16. yüzyılın mobilyalarından günümüze daha benzer özellikler taşımaktadır. Bu yüzyıldaki mobilya imalatı işlev ve uygulamada fayda getirme prensiplerine yakınlaşarak zenginliğin ve modanın tesirinden uzaklaşmaya başlamıştır. Bu özellikle soylu sınıf üyeleri ve varlıklı insanlar için zarif ve egzotik çoğu mobilyalardan uzaklaşmak kabullenilebilir bir durum değildi. Ticaretin gelişmesiyle, Hindistan ve Hindistan’a yakın ülkelerden Avrupa’ya egzotik mobilyaların ve materyallerinin ithalatı mümkün hale gelmişti. Japon tarzı vernikleme, perdahlama gerektiren mobilyalarda son derece popülerdi. Meşe hala kullanılıyordu fakat ceviz ağacı diğer değerli egzotik ağaçlardan bile daha çok kullanılıyordu. Kabine sistemleri, canlı ve raflı dolaplar, çerçeveli duvar aynaları ve masa grupları oldukça popülerdi. 1670 yılı civarlarında doğu ülkelerinden ithal edilmiş ağaç üzerine İngiliz oyma stili ile işlenmiş raflı bir dolap (Resim 4).
(Kaynak: Edward Lucie-Smith, Oxford Üniversitesi yayınları, New York ve Toronto, 1979)
1700 - 1800 YILLARI ARASINDA MOBİLYA
Bugün dahi geçerli olduğu düşünülen birçok mobilya tipi 18. yüzyılda geliştirildi. Bu yüzyılın mobilya stili, konfor ve lüks yaşam fikrini yansıttı. Orta sınıfın artış göstermesinden dolayı çoğu insan kendi mobilyasını tercihine göre edinme başladı. 18.yüzyılın ilk yarısında, 17. yüzyıl süslü ve resmi Barok mobilya stiline karşı bir reaksiyon gelişti. Rokoko mobilya stili; Fransa’da geliştirilmiştir. İnsan ruhuna huzur veren resmiyetten uzak dekoratif motifler ve asimetrik kıvrımlı süsler kullanıldı. 18. yüzyılın ikinci yarısında, Rokoko mobilya stili bir reaksiyona maruz kaldı ve neoklasik (yeni klasik) mobilya stiline dönüş başladı. Neoklasik mobilya, eski yunan ve roma döneminin sanat ve mimari özelliklerini yansıtıyordu. Bu dönemin en çok tanınan mobilya stillerinin bazılarını; geleneksel, Kraliçe Anne stili, Chippendale stili(18.yy’da yaşamış İngiliz marangoz), Adam’ın kardeşleri ve Sheraton stili (18.yüzyılda tasarlanmış zarif ve hafif mobilya stili) gibi mobilya stilleri oluşturdu. Ceviz ağacı, bu çağda kullanımı ağır basan bir materyaldi. Maun ağacı ve bunların yanısıra abanoz ve sarı hint ağacı gibi ithal diğer ağaçlar dahi kullanılan materyaller arasındaydı. Resim 5′de gösterilen hangi sandalye daha eskidir? Soldaki sandalye 18.yüzyılın ilk yarısında Rokoko döneminde üretilmiştir. Diğer sandalye ise, sanki Roma yada Antik Yunan çağında üretilmiş gibi gözüküyor fakat sağdaki bu sandalye 18. yüzyılın ikinci yarısında neoklasik dönemde yani soldaki sandalyeden daha sonraki bir süreçte üretilmiştir. Bu da bize, neoklasik dönemde Antik Yunan ve Roma devrine bir dönüşünün açık bir ispatını sunuyor.
Kaynak: William Morrow & Ltd Şti. New York, USA, 1976
1800 - 1850 YILLARI ARASINDA MOBİLYA
Mobilyada meydana gelen gelişmeler 19. yüzyılın ilk yarısında, önceki 200 yıldan daha hızlı bir şekilde gerçekleşmiştir. Sadece stil açısından değişmeler değil aynı zamanda mobilya teknolojisinde de ilerlemeler meydana geldi. Teknolojik gelişmeler her ne kadar yavaş meydana geldiyse de mobilya dünyası bir ivme kazandı. Fransız imparatoru Napolyon Bonaparte, 19. yüzyılın ilk bölümünde mobilya stili üzerinde muhteşem bir etkiye sahipti. Kullanılan başlıca materyaller Maun ağacı ve vernik gibi kaplama maddeleriydi. Napolyon’un imparatorluğu sona erdiğinde, birçok mobilya stili neoklasik mobilya tasarıma karşı karşıt bir yapılanmanın doğmasına yol açtı. Yani mobilya stilleri arzu edilmesine rağmen, birçoğu Gotik, Rokoko ve Rönesans mobilya stili ile benzer özellikleri korudu. Bu dönemin dikkat değer tasarımcılarından birisi Duncan Phyfe idi. Phyfe, orta ve yakın dönem mobilya stili olarak adlandırılan raflı ve çekmeceli dolap sistemlerinin ilk amerikan tasarımcısıydı. Tasarımları bugün bile hale popüler olma özelliğini korumaktadır. 19.yüzyılda mobilya alanında birçok yenilikler oldu. Kaplama mobilya, metal mobilya, lamine edilmiş ve bükülmüş ağaç mobilya ve hatta kağıt kartonpiyer dahi mobilya üretiminde kullanıldı. Yetersiz üretilmiş bu mobilyalar üzerinde gidilen yenilikler 19. yüzyılın son bölümünde ve 20. yüzyıla doğru mobilya alanında başka bir akıma yöneltilmesine ön ayak oldu. Napolyon’un zaferlerinden sonra çok popüler olan askeri motif taşıyan bir iskemle (Resim 6). 19.yüzyılın başlarındaki mobilya stili, neoklasik Roma etkisi altındaydı. Tahtakuruları tarafından zarar gören geleneksel ahşap yataklara alternatif olarak hijyen sağlayan ilk metal yataklar 19. yüzyılın ortalarına doğru ortaya çıktı. Genellikle pirinç madeni ve demirden yapılan bu yataklar, 20. yüzyıla doğru tercih edilen bir yatak olma özelliğini korudu
1850 - 1914 YILLARI ARASI MOBİLYA
19. yüzyılın ikinci yarısından I. Dünya Savaşına kadar olan süreçte mobilya, 19. yüzyılın ilk yarısında olduğu kadar teknik bakımdan gelişme gösteremedi. Esasında, tasarım ve yapımda sadeliğe dönüş arzusu ve mobilya yapımındaki yeniliklere karşı bir ters duruş mevcuttu. Geniş çaptaki fabrika üretimi itibar gördüğünde Sanat Nouveau (yeni) Mobilya stili yeni fikirler ortaya koydu. Bu mobilya stili tarihsel stillerden oluşmayan yeni tasarımları geliştirdi. Bu stilin popülaritasi, 1900 yılları civarında doruk noktasını ulaştı. Sanat ve mobilya el sanatları; basit ve faydacıl tasarımların üzerinde duruldu. Aşırı dekorasyon uygulamasının azaltılması, geleneksel materyallerin kullanılması ve zanaatkar uygulamalarda sadeliğe gidilmesi gibi konular ön plana çıktı. Sanatsal ve el sanatsal akımlar, mobilya üreticilerinin sanayileşme sürecini hep sekteye uğrattı. Özellikle Amerika’da sanatlar ve el sanatları çok popülerdi. Mission Mobilya, sanat ve el sanatları akımları ile esinlendirildi ve amerikan mobilya tasarımcısı, Gustav Stickley tarafından tasarlandı. Bu dönemim önemli diğer amerikan mobilya ve mimari tasarımcı Frank Lloyd Wright idi. Wright’in mobilya tasarımları genellikle kendi tasarladığı binaların dizaynında hayat buldu. Cabinet designed by Hector Guimard in 1900′de Hector Guimard tarafından tasarlanmış bir kabine (raflı çekmeceli dolap)(Resim Mobilya Tarihi (Kaynak: Sanat dekoratifleri müzesi, Paris Oak settle designed by Gustav Stickley and made in New York in about 1908′de Gustav Stickley tarafından tasarlanmış ve New York’ta yapılmış meşe oturak (Resim 9)
(Kaynak: Chicago Sanat Enstitüsü)
1914 - 1942 YILLARI ARASINDA MOBİLYA
Sanat Deco Mobilya, I. Dünya Savaşından önce Sanat Nouveau ‘ya karşı bir reaksiyon olarak başladı. Deco Mobilya; sınırlı süs eşyası ve basit şekillerle iyi zanaatkarlığın ve değerli ve egzotik materyallerin ön plana çıkması ile karekterize edilir. Bu mobilyalar çok pahalıydı ve sadece zengin insanlar tarafından alınabiliyordu. 1929′da “Wall Street” çarpışmasını takiben, mobilya alım gücünün arttırmak için, uluslar arası stilin geliştirilmesi için çapa sarf etti. Uluslar arası stil, endüstriyel işlem ve materyalin kullanılabilirlik özelliğinin etkisi altında kalmıştır. Depresyonun etkileri diner dinmez, Modern Amerikan Mobilyası, Amerika Birleşik Devletlerinde önem kazanmaya başladı. Pürüzsüz, parlak yüzeyler, parlatılmış metallerin düz çizgisel görünüşleri ile zıtlık gösteren elementlerin kıvrımlarının oluşturduğu cesur şekillerle karakterize edilir.
Abanoz ve köpek balığı derisi üzerine Paul Iribe tarafından tasarlanmış Art Deco Sifoniyeri (Resim 10)
(Kaynak: Sanat Dekoratifleri Müzesi, Paris)
1936′da Jean-Michel Frank tarafından Mae West’in bir portresinin etkisi ile esinlenilmiş ve tasarlanmış bir oturak (Resim 11)
(Kaynak: Kraliyet Çadırı, Sanat Galerisi & Müzesi, Brighton
1942 ve GÜNÜMÜZDE MOBİLYA
Mobilya endüstrisi II. Dünya Savaşı ile şiddetli bir şekilde etkilendi. Savaş esnasında, materyal eksikliğinden dolayı, sadece kullanım amaçlı mobilyalar üretildi. Bu mobilyalar genellikle, meşe ve maun ağacından üretiliyordu. Bu savaştan amerikan mobilya endüstrisi çok az etkilendi. Amerikan tasarımcılar, son teknolojik gelişmelerden ve materyallerden esinlendiler. Metal ve kontrplaka ek olarak, cam elyaf ve plastik malzemeleri mobilyada kullanmaya başladılar. 50′lerin ve 60′ların mobilyası şeklin ve teknolojinin anı uygulamalarıydı. İskandinav ve İtalyan tasarımı mobilyalar dahi son derece popülerdi ve kaliteleri ile anılırlardı. Pop Art Mobilya (mobilyada popüler sanat); zamanın sosyal ve politik karışıklığının bir yansıması olan ilginç tasarımlarda eğlence ve hicvin kullanıldığı bir trend olma özelliğini taşıyordu. Bazı mobilya tipleri varlıklarını sadece birkaç on yıl sürdürürken, diğerleri tarih boyunca yeniden popüler olmayı başardığı görülmektedir. (Polistiren tanelerle doldurulmuş sentetik deriden yapılmış bir fasulye çantası koltuğu, Resim 12) Italya, 1968.

Kaynak: www.mobilyala.com